X

Yazar: 25 Nisan 2016

Ankara Web Tasarım

Ankara Web Tasarım:

 

tarihli kararı ile karar vermiş ise de, Yerel Mahkemenin bir üyesi tarafından anılı karar karşı, “davaya konu olan sözleşmede cezai şart olarak belirlenen rakamın  olarak belirlendiği görülmekle bu miktarın davalılar tacir olsun olmasın mahfına yol açacak bir miktar olarak değerlendirilmesi gerekirken bu yapılmaksızın tamamı üzerinden cezai şarta karar verilmesi yönündeki sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum” gerekçesi ile muhalefet şerhi konulmuştur.

 

Yerel mahkemenin vermiş olduğu bu karar usul ve yasaya aykırı olup temyizen incelenerek bozulması gerekmektedir. Şöyle ki;

 

                        Yerel Mahkeme kararının gerekçesinde 24.02.2015  tarihli bilirkişi raporunu dayanak göstererek müvekkiller  birden fazla şirketin ortağı ve yöneticisi olduklarından bahisle, adı geçen davalıların tacir olduklarının kabulü gerektiğinden, cezai şart indiriminden yararlanmalarının mümkün olmadığı cezai şartın miktarı tarafların ekonomik durumları da göz önünde bulundurularak davalıların ekonomik mahvına sebep olacak miktarda olmadığı kanaatine varıldığından, davalılar hakkında cezai şart indirimine gerek olmadığına karar vermek gerekmiştir.’’ Denilmiştir.  Ancak müvekkillerimden hissedarlar sözleşmesine aykırı hareket ettiğine ve dolayısıyla hissedarlar sözleşmesinde cezai şarttan sorumlu  olduğuna  ilişkin tespitler yanlış, hukuka ve hakkaniyete aykırı bulunmaktadır.

 

 

 

tarihli kararı ile davanın kısmen kabulüne; müvekkil yönünden davanın husumet yokluğu sebebiyle reddine karar vermiştir. Bu yönüyle yerel mahkeme kararı hukuka uygun olup, yerel mahkeme kararını bu yönüyle kabul ediyoruz.

 

 

 

MÜVEKKİLER İzmir Web Tasarım TEMYİZ NEDENLERİMİZ

 

 

1- Müvekkil  tacir değillerdir.

Müvekkil Ankara Web Tasarım  bir kısım şirket ortaklığı olduğu doğrudur ancak şirket ortağı olmalarının davamız açısından hiçbir önemi bulunmamaktadır. Çünkü,  müvekkillerimin şirket ortağı ya da müdürü olmaları onlara tacir sıfatını yüklemez. Zira mevcut bir ticari işletme bir tüzel kişiye ait ise ve bu tüzel kişi tarafından işletiliyorsa, tüzel kişinin kanuni temsil organının üyeleri veya iradi temsilcileri olan gerçek kişilerin, salt bu nedenle tacir sıfatına sahip olmayacakları kanun gereğidir.

 

Tacir kavramı sayılı Türk Ticaret Kanununda açıkça tanımlanmıştır. Maddesine göre; ‘’ Ankara Web Tasarım.’’  Müvekkil  hiçbir şirketi kısmen veya tamamen kendi nam ve hesaplarına yönetmemektedirler. Nitekim, ticaret sicil memurluğunun müzekkere cevapları da bu beyanımızı doğrular mahiyettedir.

 

Sermaye şirketlerinin ortakları, salt ortak oldukları için tacir sayılamazlar. Başka deyişle sermaye şirketlerinde ortak olmak tacirlik sıfatı vermez. Yargıtay kararları da bu yöndedir.

 

Yine  anonim şirket ortağının tacir olmadığı ve iflasa da tabi olmadığı  ı kararında, maddesine uygun bir araştırma yapılmadan bu kişilerin iflâsa tabi olduğunun kabulü isabetsizdir. İzmir Web Tasarım  şeklinde belirtilmiştir.

 

  1.  sayılı kararına konu olayda “Davacılar vekili müvekkillerinin 1979 yılından 1984 yılına kadar  adı altında ticari faaliyette bulunduklarını, bu döneme ait ticari defter ve kayıtlarının saklandığı deponun 1.6.1989 tarihinde yandığını ve müvekkillerinin defterlerinin de yandığını iddia ederek, zayi belgesi verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davacıların tacir sıfatı bulunmadığı sebebiyle dava reddedilmiştir. Davacılar vekilinin temyizi üzerine hüküm dairemizce onanmıştır. Davacılar vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur. maddesi hükmünce, bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir. Anılan hükme göre birden fazla gerçek kişi bir ticari işletmeyi adi ortaklık şeklinde işletmekte iseler bunların her biri tacir sıfatı kazanır.’’ Şeklinde karar verilmiştir.

 

Yargıtay kararları  net bir şekilde izah etmiştir. Müvekkillerim ortağı veya müdürü bulundukları şirketlerin işletme faaliyetini tüzel kişiliği olan şirket adına yapmaktadırlar. Kendi nam ve hesaplarına ticari faaliyette bulunmamaktadırlar. B

  Bu nedenle anılan sözleşmedeki rekabet yasağı hükmü, müvekkilleri bağlamaz ve müvekkillerin rekabet yasağına aykırı hareket ettiği belirtilerek aleyhine cezai şarta hükmedilmesi kabul edilemez.Müvekkiller Alkeg Enerji A.Ş., Levent Erdoğan Kemaloğlu ve Eşref Serdar Kemaloğlu ile davacı ve Manuel Pedro Tome de Aguiar Quintas arasında 01/09/2009 tarihli ortaklar sözleşmesi akdedilmiş olup davacı, sözleşmede rekabet yasağı  hükmünün varlığını ve müvekkillerimin çelik rüzgar türbini kulesi üreterek rekabet yasağını ihlal ettiğini iddia ederek bu davayı açmıştır.  bir an için aksi kabul edilse dahi, 01/09/2009 tarihinde ortaklar sözleşmesinin akdedilmesinden sonra, 14/04/2010 tarihli Genel Kurul toplantısında alınmış olan (9) no’lu gündem maddesi altındaki karar ve yine 23/03/2011 tarihli Genel Kurul toplantısında alınan (9) no’lu gündem maddesi altındaki karar ile bu toplantıların öncesinde alınan 23.02.2010 tarihli ve 2010/06 sayılı ve2.02.2011 tarihli ve 2011/19 sayılı Yönetim Kurulu kararlarına istinaden, yani  müvekkillerimin TTK’nın 335. maddesine göre şirketin faaliyet konusunda yani çelik rüzgar türbini kulesi üretimi konusunda faaliyette bulunmalarına izin verilmiştir. Bu bakımdan davacının genel kurulda verdiği rekabet izni, hissedarlar sözleşmesinin 7. maddesi açısından da geçerlidir. Bu izne rağmen, davacının sözleşmenin 7. maddesine dayanması yada başkaca bir sadakat yükümlülüğünü ileri sürerek cezai şart istemesi açıkça hakkın kötüye kullanılmasıdır.

 

Müvekkilim ekabet yasağına aykırı faaliyetlerde bulunduğunu kabul anlamına gelmemek kaydıyla, müvekkil  serdar yönetim kurulu üyesi olmadığından 6762 sayılı yasanın 335. maddesinde öngörüldüğü şekilde genel kuruldan izin almadan rekabet edebilecek faaliyetlerde bulunması mümkündür. Yine, müvekki rekabet yasağına aykırı faaliyetlerde bulunduğunu kabul anlamına gelmemek kaydıyla belirtelim ki, müvekkilim yönetim kurulu üyesi olmadığı gibi,

 

Bu durum dahi Davacı şirketin haksız ve kötü niyetli olduğunu gözler önüne sermektedir. Davacı tarafın amacı, kurdukları sermaye şirketinin idamesi falan değildir, davacı şirketin tek amacı, domuzdan ne kıl kopartırsam kârdır mantığıyla Müvekkillerden cezai şart alabilmektir. Bu nedenle, öncelikle davanın tüm müvekkiller yönünden reddine karar verilmesi gerekmektedir.

davaya konu  sözleşmedeki rekabet yasağı hükmü, müvekkil şirketi bağlamaz ve müvekkil şirketin rekabet yasağına aykırı hareket ettiği belirtilerek aleyhine cezai şarta hükmedilmesi kabul edilemez.

 

2- Müvekkiller arasında 01/09/2009 tarihinde akdedilen ortaklar sözleşmesinde rekabet yasağı hükmü var ise de bu tarihten sonra yapılan  tarihli Genel Kurul toplantısı ve yine 23/03/2011 tarihli Genel Kurul toplantısında alınan (9) no’lu gündem maddesi altındaki kararları ile TTK’nın 335. maddesine göre şirketin faaliyet konusunda yani çelik rüzgar türbini kulesi üretimi konusunda faaliyette bulunmalarına izin verilmiş olduğundan, artık müvekkillerimin  ortaklar sözleşmesinde öngörülen rekabet yasağı hükümlerine aykırı hareket ettiği kabul edilemez.  Bu bakımdan davacının sadakat yükümlülüğünü ileri sürerek cezai şart istemesi açıkça hakkın kötüye kullanılmasıdır.